Yayınlarda, erken çocukluk psikozu, erken bebeklik otizmi, atipik gelişme gösteren çocuklar, çocukluk şizofrenisi terimleri ile adlandırılan bu sendrom ilk defa 1943’de Kanner tarafından tanımlanmıştır. Sendromun gelişmesine ve belirtilerine geçmeden önce otizmin ne olduğunu belirtmek gerekir.
Otizm (Autism): Bireyin dış dünyanın gerçeklerinden uzaklaşıp kendine özgü iç dünya yaratması durumudur.Otistik durumda olan çocuk çevresindekilere ve burada olan bitenlere ilgisiz bir görünümdedir, insanlarla dolu bir odaya girse, boş bir odaya girmiş gibidir. İnsanları algılamadığı izlenimi bırakır. Onlarla bir ilişki kurmaz, tepkileri, davranışları çevreden gelen uyaranlardan çok kendi iç uyaranlarına göre biçimlendiğinden çevre tarafından tuhaf, acayip (bizarre) olarak değerlendirilir.
Normalde yeni doğmuş bir bebek hayatın ilk 2-3, bazen 4. haftasında otistik bir yaşam içindedir. Çevre ile ilişkisi iç uyaranlarla ilgilidir. (açlık, susuzluk, sıcaklık, soğukluk duyguları gibi). Dış dünyanın gerçeklerine ilgisizdir. Anne ya da yabancı onun için aynıdır. Kendisine yaklaşılmasına, ya da uzaklaşılmasına tepki göstermez. Genellikle üçüncü ya da döndüncü haftada bebek otistik durumundan çıkmaya başlar. Önce iç uyaranların verdiği hoş olmayan duygunun (açlık, susuzluk, ıslaklık gibi) çevre tarafından (yani kendisinin dışından) giderildiğini; daha sonra kendisine bu hazzı sağlayan bireyin varolduğunu algılar(anne ya da annelik yapan kişiyi). Giderek bu bireyle ilişki kurar; onu diğerlerinden ayırır, onun varlığına veya yokluğuna tepki gösterir. Anne yoluyla ilgisi diğer insanlara, çevreye yönelir ve böylece normal gelişme sürecini sürdürür.
Klinik belirtiler: Çocukluk otizmi gelişen çocuklarda normal otistik ( bebekliğin ilk 4 haftası) dönem uzar; 3.-4. haftadan sonra gelişmesini beklenen sağlıklı davranışlar başlamaz. Dış dünya ile bu çocuklar arasında sanki giderek kalınlaşan bir duvar vardır. Annenin yaklaşmasına, uzaklaşmasına, yokluğuna, yakınına, yabancıya kayıtsızlardır. Otistik çocuklar dış dünyada ilk olarak cansız nesneler ile ilişki kurarlar. Motor yetenekleri gelişip uzanmaya, yakalamaya, yürümeye başladıkları zaman (motor gelişme genellikle normaldir) cansız nesneye uzanır, onunla ilgilenir ve oynar. Canlılarla olan ilişkileri cansızla olduğu gibidir. Bir ele, yüze, bir masaya dokundukları gibi dokunurlar. Çoğu zaman bu çocuklarla göz göze gelinemez; bakışları sanki baktığı insanın ötesine geçer (camdan dışarıya bakar gibi). Günlük yaşam değişikliklerine, eşyaların yerinin değişmesine karşı aşırı tepkileri olur. Yersiz duygusal tepkileri vardır. Dış uyaranlarla ilgisi olmayan gülme, ağlama, öfkelenme, sevinme gibi belirtiler gösterirler. Öfke ve heyecanın yanı sıra kendisini ısırma, kafasını duvara vurma gibi hareketleri olur. Amaçsız, yinelenen davranışlar çok sık görülür. İki yer arasında gidip gelme, koşma, kollarını kanat gibi uzun süre çırpma, bir noktaya defalarca tükürme gibi hareketler yapar. Kendi etrafında dönme çok sık görüldüğü gibi, dönen eşyalara ilgileri de büyüktür. Bir topacı saatlerce döndürebilirler; bir plağın dönmesini saatlerce seyredebilirler. Bazı nesnelere garip bir ilgi ve tutkuları vardır. Örneğin gazoz, kavanoz kapakları, boş makara bidonları, kutular, bazı kağıt gibi nesneleri biriktirir ve birinin eksilmesine dayanamaz, buluncaya kadar huysuzluk eder. Kaybolanın tıpkısı olan bir başkası verilirse şaşırtıcı bir biçimde değişikliği anlar ve o nesneyi kabul etmezler. Tutkun oldukları bir nesneyi ellerinde taşır, her yere beraber götürürler. Müziğe karşı aşırı ilgileri vardır. Seçicilerdir ve beğendikleri müziği saatlerce dinlerler.
Konuşma genellikle gecikir. Başladıktan sonra da iletişim için kullanılmaz. Müzikal bir ton, yankılayıcı nitelik (ekolali) ve anlamsızlık dikkati çeker. Zamirleri ters kullanır, ben yerine sen derler. Kendilerinden üçüncü şahıs olarak söz ederler. Reklam, şarkı ve şiirleri çok iyi ezberlerler ve gereksiz yerlerde kullanırlar. Oyunları stereo-tipiktir. Saatlerce bir arabayı ileri geri sürerler. Bellekleri kuvvetlidir.
Başlangıç Yaşı ve Yaygınlık: 30 aydan önce başlar. Ancak bunu geriye dönük olarak saptamak çok güçtür. Çünkü ilk yıllarda tanıya yardım eden belirtilerin yetişkinler için tanınması oldukça zordur. Bebeklerle deneyimi olan hekim bile ya hiç tanımaz veya zeka geriliği olarak değerlendirir. Oysa, erken tanı ve erken başlayan tedavi olumlu yönde etkiler.
Hastalığa 10 000’de 4-5 oranında rastlanmaktadır. Erkeklerde kızlara oranla daha fazladır. Erken bebeklik otizmi olan çocukların kardeşlerinde görülme oranı genel popülasyona göre 50 kez daha yüksektir.
Oluş Nedenleri: Çocukluk otizmi bir nedene bağlı olmayan, heterojen, biyolojik ve psikolojik etkenlerin ortaya çıkardığı bir gelişimsel bozukluktur.
Ayırcı Tanı: Genellikle 1-Zeka geriliği, 2- Sağırlık, 3-Sembiyotik Psikozla karıştırılır. Oysaki bir defa görenin hiç bir hastalıkla karıştıramayacağı bir sendromdur.
Tedavi:
Tedavi iki basamaklıdır;
1- Çocuğu otizmden çıkartmak (Dış yayınlarda çocuğu otizmden çıkarmak için çeşitli yöntemlerden söz edilmektedir. Müzik, dans, kucaklama, özel eğitim vb.)
2- Var olan yeteneklerini kullanmasını ve çevreye uyumunu sağlamak. Otizmden çıkmamış bir çocuğun eğitilebilmesi ve öğrenebilmesi olanak dışıdır.
Otistik çocukların 3 önemli özellikleri;
Birinci özellik: Bu çocuklar kendilerine dokunulmasından hoşlanmaz, kucaklanmaktan kaçınırlar. Oysaki dokunma duygusu her canlı için bir haz kaynağıdır. Dokunma duygusu doğumdan önce embriyoda en erken gelişen ve yaşam için en önemli bir duygudur.
İkinci özellik: Müzik ile çok ilgilidirler. En huysuz oldukları sırada, müzik dinletildiğinde yatışırlar.
Üçüncü özellik: Sallanmaktan çok hoşlanırlar. Bunu yaparken huzur içindedirler.
Çocuklar çok hoşlandıkları ve kolay kabul ettikleri müzik ve sallanma uyaranlarını aldıkları sırada, hoşlanmadığı dokunma uyaranı almaya karşı direnç göstermemektedirler. Kucaklanıp vücutlarının çıplak bir bölgesi okşanırsa kaçınmazlar ve giderek haz almaya başlarlar. Daha sonra bu dokunma duygusuna gereksinme duyar ve kendisine dokunanı aramaya, davranışları ile bu hazzı istediklerini belirtmeye çalışırlar. Böylece otistik duvar delinmiş, insan ilişkileri başlamış olur. Her çocuğun otizmden çıkması için geçen süre aynı değildir. Bazıları hiç çıkmazlar.
Tedavinin ikinci basamağında otizmden çıkmış olan çocuğun kronolojik yaşına değil, gelişimsel yaşına ve bilişsel işlevlerinin düzeyine göre bir eğitim ve öğretim uygulanır ve sosyal uyumuna olumsuz etki yapabilecek tuhaf davranışları olabildiğince engellenmeye çalışılır. Anaokuluna ilkokula başlayabileceği zaman iyi değerlendirilmelidir. Ülkemizde bu çocuklar için özel okul olmadığından öğretmeni ve okul idaresi ile işbirliği sağlanmalıdır.
Zeka geriliği varsa (IQ: 50nin altında), 5 yaşına kadar konuşma başlamamışsa, tabloya epilepsi eşlik ediyorsa, tedaviden yararlanmaları güçtür.
KAYNAK: Ruh Sağlığı ve Bozuklukları Kitabı, Prof. Dr. M.Orhan ÖZTÜRK